Osmanlı’nın son dönemlerinden bu yana Batıcılık, Batılılaşma, Avrupalılaşma ve nihayet Avrupa Birliği'ne (AB) tam üyelik süreci şeklinde evrilen Türkiye-Batı ilişkilerinin çok yakın bir zamana kadar tek boyutlu, pasif ve edilgen (Türkiye açısından) bir dış politika anlayışı ile seyrettiğini söylemek yanlış olmaz. İlişkilerin bu şekilde olumsuz seyretmesinde en önemli etken Türkiye'nin politik ve ekonomik açıdan yeterince güçlü ve bağımsız olamamasıdır. Politik ve ekonomik açıdan kırılgan yapısı yanında, küresel sistemin farklı aktörleriyle ilişkilerindeki asimetrik bağımlılıkları nedeniyle Türkiye'nin 2000'li yıllara kadar uluslararası alanda etkili bir aktör olarak varlık gösterebildiğini söylemek mümkün değildir. Son dönemde kendi iç bünyesinde ve uluslararası sistemde gücü ve etkinliği giderek artan Türkiye alternatif yönelimler içeren çok yönlü, dinamik ve proaktif dış politika uygulamalarını hayata geçirmeye başlamıştır. Böylece Türkiye’nin hem bölgesi ve etkileşim alanları hem de Batı/Avrupa ve dünya ile ilişkileri boyut değiştirmiş, çok farklı ve önemli kazanımlara kapı aralamıştır. Ancak tüm bu olumlu gelişmelere rağmen Türkiye-AB ilişkilerinin istenen düzeyde ve sorunsuz seyrettiğini söyleme imkânı bulunmamaktadır. Bu çalışma son dönem Türk dış politikasında izlenen gelişmelerin temel dinamiklerini ve yarım asırdan fazladır devam eden AB’ye tam üyelik sürecine etkilerini ortaya koymayı hedeflemektedir.
Since the late Ottoman period, Turkey-West relations evolving in the frameworks of Westernism, Westernization, Europeanization and finally the process of full membership to the European Union (EU) were one-dimensional and passive as far as Turkey concerned. The most important factor in this negative course of relations is that Turkey was not strong enough and could not act independently in politic and economic sense. In addition to its politically and economically fragile structure, due to its asymmetric dependence on the different actors of the global system it is not possible to say that, Turkey was able to become an effective actor in the international arena until 2000s. Turkey, which has been increasing in strength and effectiveness in the internal and international systems in recent years, has experienced a multifaceted, dynamic and proactive foreign policy implementations involving alternative orientations. Thus, dimensions of the Turkey's relationships with own region, West/Europe and the world have changed and opened door to very different and important achievements. However, despite all these positive developments, there is no way to say that Turkey-EU relations are at the desired level and without problems. This study aims to reveal the basic dynamics of recent developments in Turkish foreign policy and the effects on the full membership process to the EU, which has been continuing for more than half a century.